Kayıtlar

Ağustos, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Resim
23.08.2018 / Çanakkale   –   Ay gülümsüyordu o gece. Gece kıyıdan yakaladığımız kalamarları sabah erkenden “Mercan” Kenan Kaptan’ın teknesiyle açılıp dev sinaritlere ve trançalara kahvaltı olarak sunacaktık. Planda sabah güneş doğmadan yakalayabileceğimiz kalamarlarla da buluşmak vardı. Sabah erkenden daha hava zifiri karanlıkken Necmi Usta’yla beraber Mercan Kenan Kaptan’ın teknesinin bağlı olduğu limana doğru yola koyulduk. Yanımızdaki kovamızda dün akşam kıyıdan yakaladığımız kalamarlar vardı. Yakaladıktan sonra onları livara koymuştuk ama stresten dolayı bu kalamarlar yaşayamamıştı, biz de onları yine de yem yapmak için yanımıza almıştık. Sabah limandan ayrıldıktan sonra kalamar merasına doğru yola çıktık ve kalamar yakalamak için üçlü kalamar takımlarımızı hazırladık. Tekneden kullandığımız kalamar avı takımlarımız hakkında biraz bilgi verelim. Normal üçlü yemli takıma benzeyen takıma iğne yerine kalamar zokası takıyoruz ve derinliğe uygun kurşun takıp dibe yolluyoruz. ...
Resim
22.08.2018 / Çanakkale   – Yine hava aydınlanmadan düştük yollara, dağların arasından, taş köprülerden, tuz göllerinden, azgın ırmakları güneşten önce geçerek daha güneş yüzünü göstermeden meraya vardık. Hedefimizde bir canavar vardı. Ağzına sığdırabildiği her şeyi mideye korkusuzca ve kararlılıkla indiren bir tatlı su canavarı olan turna balığı vardı hedefimizde. Trofe avcılık açısından çok değerli olan bu balık avında spin ve light spin yöntemleri genellikle kullanılsa da LRF takımlarıyla da bu canavara kafa tutmak mümkündür. Bu güzel balığın iç sularımızda bulunduğu göllerde trofe boylara ulaşabilmesi için yakala bırak avcılık disiplini benimsenmeli ve çok ihtiyaç duyulmadığı takdirde limit üstü balıklar dahi ait oldukları yere iade edilmelidir. Dönelim avımıza meraya gelince olabildiğince hızlı bir şekilde takımlarımızı hazırlayıp su kenarına indik ve atışlara başladık. Güneş bize arkadaşlık edinceye kadar hiçbir vuruş alamadık. Daha önce bir sürü turna yakaladığımız noktalar...
Resim
20-26.08.2018 / Çanakkale – Yine gelmiştik Güneş’le Ay’ın arasındaki muhteşem meralarımıza, bizi bekleyen meraklı balıklarla yeniden buluşmaya, eski avlarımızı anıp yenileri için yeni maceralara atılmaya. Ve bunun için yine o efsanevi yerdeydik: Çanakkale’deydik. 6 günlük av maceramızda akşamları gerçekleştirdiğimiz spin avlarımız ve Vedat Usta’yla yaptığımız tekne avımızı bu yazıda ele alacağız. Sabahın ilk ışıklarından daha dağların bile haberi bile yokken Necmi Usta’yla çıktık yola. Limana doğru yola çıkarken kafamızda o gün tutmayı planladığımız sinaritler, dev trançalar ve çipuralar vardı. Necmi Usta yanında 16 tane kadar canlı sübye getirmiş, onları limandaki livara koymuştu önceki akşam. Güneş dağların arasında belli belirsiz gülümserken sübyeleri limandaki livardan çıkarıp teknedeki livara koyduk. Ama gece bu kafadan bacaklı şirin ve meraklı canlılar aç kalmış olmalılar ki kendi aralarından iki tane sübyeyi akşam yemeği olarak yemişlerdi. Dört tane sübye de o kadar sersemlemiş...
Resim
12.08.2018 / Edirne – Yine peşindeydik hayallerimizin. İnandığımız değerlerin, tarihin peşindeydik. Aydınlanmanın peşindeydik, tarihi öğrenmenin, tarih yazmanın peşindeydik, bir efsanenin peşindeydik, testerenin peşindeydik. Sovyetlerden geriye kalan izlerin peşindeydik, tarihin bekçileri olan sudakların peşindeydik. Kökeni Doğu Avrupa ve Rusya olan bu balık gibi balığın peşinde olduğumuz bu seferimize çıktığımızda kafamızdan bu düşünceler geçiyordu. Meriç Nehri sayesinde Türkiye’ye doğal yollardan yıllar önce girmeyi başaran bu efsanevi balığı kovalamaktan onur duyuyorduk. Bu efsanevi sudak balığını,  testereyi, yakalamak için onu anlamak gerektiğini çok iyi biliyorduk. Nasıl inanmadığımız ve anlamadığımız bir düşünce veya fikri savunurken etkisiz oluyorsak, anlayamadığımız bir balığın peşindeysek onu bulmakta, yakalamakta ve onunla iletişim kurmakta etkisiz kalırdık. Bu yüzden Sudak balığı için araştırmalarımızı yapmıştık onu anladığımızı düşünüyorduk.   Görünenler hakikat...
Resim
05.08.2018 / Edirne – İki inci göz ay ışığında avını midesine indirirken avı ne olduğunu bile anlamamıştı. Bu iki inci göz; Sovyetler döneminde ülkemize getirilmiş, özellikle ülkemizin kuzey ve güney bölgelerinde nüfus olarak besin zincirinde önemli bir yer edinmeyi başarmış, anavatanı doğu Avrupa olan, iç bölgelerde ise git gide azalan nüfusuyla tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan, bütün Avrupa’da amatör avcılığı saygıyla yapılan, hatta Ren Nehri’nin en değerli balığı olarak gösterilen, bulunduğu bölgedeki dominant yayılımı ve etçil baskın avcılığından dolayı rakiplerine şans tanımayan, hala Rusya’da sportif balıkçıların göz bebeği olan Sudak’dan başkası değildi. Biz de bu sefer bu köklü geçmişe sahip balığın peşine düşmüştük. Daha gündüz güneş tepedeyken çıktık sefere ve güneşin son ışıkları daha suyun üzerinden bize yansırken ve gökyüzünüzü terk etmemişken meradaki yerimizi aldık. Tam bir gece avcısı olan sudak balığı keskin gece görüşü nedeniyle avlarını olabildiğince bulanık...