30.03.2019 / Çanakkale – Kış bitmiş doğa uyanıyordu biz verimsiz geçen bir kış sezonunun ardından oltalarımızla eski meralarımıza kendi uyanışımız için yol alırken. Mera yine bizi her zaman barındırdığı muhteşem yaşam ve geçmişiyle hiç yalnız bırakmayan Çanakkale’nin kristal mavisi sularıydı. Yol boyunca zıtlıklar birbirini tamamlıyordu. Yaşam ölümle, gece gündüzle, yeşil griyle, doğa insanla beraber bir zıtlık resmi çiziyor ama bu karşıtlıkların yarattığı düzen sayesinde mücadele ve oluş devam ediyordu. Heraklitos’un dediği gibi değişmeyen tek şey değişmenin kendisiydi. Doğada duran ve gelişmeyen ölmeye mecburdu. Duran her şey bu düzen resminden dışarı atılıyordu. Durmamak için oluş gerekliydi. Her gün değişen hava durumu, her yıl göç eden balıklar ve hayallerinden hiç vaz geçmeyip hep onların peşinden koşan biz amatör balıkçılar. Bunlar hep bu oluşun kanıtıydı. Bizim de hedefimizde bu sefer çok kutsal bir balık vardı. Latinlerin sarda sardası. Atlantik’in bonitosu. Akdeniz’in pamaidası. Karadeniz’in taçsız kralı Palamut balığı. Meraya giderken yanımızda hiç yem almayıp bütün avı sahte yemlerimize güvenerek planlamıştık. Sabah güneşin doğuşunu takriben 1 saat içinde takımlarımızı ve sahte yemlerimizi hazırlayıp limandaki yerimizi aldık. Bu sefer Kaz Dağları’nın arasından bizi her zaman selamlayan ışınlarını güneş gönderemiyordu. Kalın bulutlar bütün gökyüzünü kaplamıştı. Öğleden sonra yağmur uyarısı veriliyordu ama rüzgar denize çıkmak için uygundu ve daha fazla vakit kaybetmeden Hüseyin Abi’yle beraber limandan ayrıldık. Sırtı avı yapacaktık. Sırtı avı teknenin arkasından rapala gezdirmek olarak basitçe özetlenebilir. İngilizcede çok farklı çeşitleri olduğundan alt başlıklara da ayrılabilen bu balıkçılık metodunun genel  ismi trolling’dir. Ava başlamadan önce hangi rapalayı taksak diye düşünürken slim yapısı ve kurşunsuz sırtı avı yapacağımızdan uzun gagası nedeniyle daha derine dalacağını düşündüğümüz Rapala marka Husky Jerk Down Deep 100 mm dikkatimizi çekti ve bu sahte yeme şans tanımaya karar verdik. Kurşunsuz sırtı avı yaparken takım olarak shore jig takımlarımızı kullanıyoruz. Jig yerine güvendiğimiz ve balık alabileceğine inandığımız rapalamızı takıp başka hiçbir detayı takıma karıştırmadan takımı suyla buluşturuyoruz. Biz de bu avımızda da aynen böyle yaptık. Şartlar uygun olduğundan rapalayı teknenin arkasından ortalama otuz kırk metre salarak sırtı avımıza başladık. Yelkovan kuşları ve martılar havada bizlere rastgele dileklerini iletiyor biz de palamut olabileceğini düşündüğümüz meralar üzerinde yol alıyorduk. Daha ava başlayalı yarım saat olmamıştı ki ilk vuruşu aldık. Çok kuvvetli bir vuruş olmasa da eğlenceli bir mücadelenin sonunda ilk palamudumuzu tekneye almayı başardık. Özellikle sudan ilk çıktığındaki dikey çizgileriyle bütün güzelliğiyle Çanakkale’nin bize hoşgeldin armağanıydı bu güzel palamut balığı. Zamanında Karadeniz’de peşinden günler boyunca koşup kilometrelerce yol gidip yakalayamadığımız palamut balığını bu kutsal sularda yakalamayı başarmıştık. Avın devamında çok geçmeden yine aynı boy bir palamudu aynı rapala ile yakaladık. Onu da kardeşinin yanına livardaki yerine koyduk ve hız kaybetmeden ava devam ettik. Ortalama yarım saat balıksız geçen seyrin ardından bir anda çok kuvvetli bir vuruş aldık. Kalama boşaltan balık olanca gücüyle horizontal düzlemde bizden uzaklaşıyordu. Güzel bir mücadele olacağa benziyordu. Mehter takımı gibi iki ileri bir geri ilerleyen mücadelenin balığı tekneye yaklaştırdık. Bu efsanevi bir torikti. Tekneyi gören torik çılgına döndü ve fişekledi. Aynı senaryoyu üç dört defa yaşadıktan sonra usta bir hareketle Hüseyin Abi balığı kepçelemeyi usta bir hareketle başardı. Toriği tekneye aldığımızda içimizi anlatılamaz bir sevinç ve huzur kapladı. Uğruna yıllar boyunca onca emek verdiğimiz toriği yakalamış olmak hem emeklerimizin boşa gitmemiş olduğunun hem de hayallerimizdeki balıklardan birini daha yakalamış olma başarısının göstergesiydi. Daha sonra ava aynı şekilde sırtı yaparak devam ettik. Bu arada sırtı avında kamışı denize paralel tutmak çok önemlidir. Bu sayede rapalayı daha derine dalmasını sağlarız. Bir süre sonra yine çok güçlü hatta daha güçlü bir vuruş aldık. Kalamayı üç tur hızlıca boşaltan balık daha tekneyi bile durduramadan kayboldu. Ne oldu acaba diyerek rapalayı topladık ve ortadaki üçlü iğnenin iğnelerinden birinin kırılmış olduğunu gördük. Bir dahaki sefere bu rapalanın iğnelerini kesinlikle daha güçlü iğnelerle modifiye etmemiz gerektiğini anladık. Sırtıyla başka vuruş alamayınca biraz da jig yapmaya karar verdik ve bazı taşlarda durarak  jigging yöntemiyle şansımızı denedik. Bu yöntemle balık alamayınca yine sırtı avına döndük ama hava iyice bozmuştu ve karaya kadar sırtı çektik. Limana dönüş yolculuğunda da oltalarımızı ziyaret eden olmadı ama çok güzel balıklar yakaladığımız unutulmaz bir yaptık. Toplamda 2 palamut ve 1 torik yakalamış olduk. Bu avı gerçekleştirmemizdeki yardımlarından dolayı değerli Hüseyin Abi‘ye çok teşekkürler. Oltanız suda, balığınız bol olsun.

Savage Gear Multi Purpose Predator 90g
Okuma Azores Blue-4000
Sea Knight Monster W8 0,23mm (Hi Vis Yellow) + Take Akashi Fluorocarbon 0,50mm
Rapala Down Deep Husky Jerk 100mm (Bsrd)





Bu blogdaki popüler yayınlar