07.06.2019 / Muğla – Hedefimizde spincilerin sevdası,
Türkiye’de sportif balıkçılık anlamında ülkemizin en büyük zenginliklerinden
levrek balığı vardı. Şu ana kadar hep bizden bir şekilde saklanmayı başarmış
olan bu balık yıllardır her türlü çabamıza rağmen bize hiç karşılık vermemişti.
Ama bu gidişata dur demenin zamanı gelmişti. Bugün O’nunla tanışmaktı amacımız.
Bir önceki gün limanda tanıştığımız Mehmet Kaptan’la sabah 2’de buluşup 3’de
yola koyulduk. Bir saat yol gittikten sonra meraya saat 4 gibi vardık. Deniz
sütlimandı ve gün daha henüz ağarmamıştı. Mera çiftliklere yakın bir yer
olduğundan pelet yem kullanacaktık. Kullandığımız takım hakkında da biraz bilgi
verelim. Takım aslında bildiğimiz normal 3’lü yemli dip takımı fakat en alta
armut kurşun yerine yaylı kurşun takıyoruz ve pelet yemi hamur haline getirip
bu yaylı kurşunun etrafını ve kurşunu hiç boşluk kalmayacak şekilde bir güzel
dolduruyoruz. Buradaki balıkçılar buna hamur basmak diyor. 3’lü takımın
kösteklerine de pelet yem şeklinde silikon yemler takıp takımı dibe yolluyoruz.
Takım dibe ulaşınca hamur pelet yem dağılmaya başlıyor ve balıklar
kösteklerdeki silikon yemi gerçek pelet yem zannedip iğneye atlıyorlar. Bu
arada pelet yem balık çiftliklerinde balık yemi olarak kullanılan bir çeşit
yem. Ekosistemi ve doğadaki besin dengesini bozduğundan biz balıkçılar da bu
bozulan dengeye ayak uydurmak ve özellikle balık çiftliklerine yakın bölgelerde
pelet yem kullanmak zorunda kalıyoruz. Bu yöntemle yapılan avcılığın sırrı yem
dibe ulaştıktan sonra arada sırada takımı kamışla yukarı doğru hareket
ettirerek yemin iyice dağılmasını sağlamak. Dönelim avımıza. Meraya ulaştıktan
sonra hemen takımlarımızı anlattığımız gibi hazırlayıp gibi hazırlayıp deniz
tabanına gönderdik. İlk başta pek gelen giden olmasa da levrekler meradaydı ve
ilk vuruşu almamız çok uzun sürmedi. Bir anda kuvvetlice vuran ilk balığı tasmalamamızla
beraber av başladı. Yukarı çektiğimizde çok güzel bir levrek balığı ve karışmış
bir takımla karşılaştık. Bu yakaladığımız ilk levrek balığıydı ve bu yüzden çok
mutlu olduk. Takımın çaparizlerini hemen çözüp tekrardan hamur basıp dibe
yolladık. İkinci ve üçüncü levrekleri almamız da çok sürmedi. Karanlık
kaybolana kadar levrek avımız devam etti ve daha sonra levrekler dağıldı ve
onların yerine çok iri kupes balıkları oltalarımıza vurmaya başladı. Neredeyse
levrekler kadar iri olan bu kupes balıkları Çanakkale’de yakaladıklarımızdan
çok daha hırçın ve irilerdi. Yakalaması pelet yemle hiç de zor olmayan bu kupes
balıkları pelet yemle beslenmeye alışmış olmalılardı. Güneş iyice yükselince
çipuraya bakmaya karar verdik. Klasik üçlü takımı şeklinde hazırladığımız
çipura takımlarımızı canlı mamunlarla yemleyip yine deniz tabanına yolladık.
Fakat bu sefer levrek ve kupesde olduğu kadar şanslı değildik. İlerleyen
saatler bizim için çok verimsiz ama aşağıdaki küçük balıklar için çok verimli
geçti. Biz tek bir güçlü vuruş bile alamazken aşağıdaki küçük balıklar
karınlarını canlı mamunlara bir güzel doyurdular. Yer değiştirmemiz bu gidişatı
değiştirmeyince öğlen saat 4 gibi limana geri döndük. Bu avda birbirinden
muhteşem 3 levrek ve 9 kupes balığı yakalamayı başardık ve Muğla’ya unutulmaz
bir şekilde veda etmiş olduk. Çipuralar ve antenli mercanlarla rövanşımızı da
önümüzdeki sefere yapacağız. Bu avın gerçekleşmesindeki emeklerinden dolayı
Mehmet Kaptan’a ve Ahmet Usta’ya sonsuz teşekkürler. Oltanız suda, balığınız
bol olsun.
Okuma Sarasota 180cm 20-50lb
Okuma Azores Blue-4000
Sea Knight Monster W8 0,23mm + Take Akashi Fluorocarbon
0,50mm
Üçlü takım + Yaylı Kurşun
Pelet Hamur Yem