9-10.07.2019 / Muğla – Bir gün bir balık suda kaybolmuş.
Yıllar boyu içinde yaşadığı su artık ona farklı gelmeye başlamış. Eski
dalgaları, eski akıntıları, o içinde yaşadığı suyun eski rengini artık
tanıyamaz olmuş. En büyük sevdalısı olan suyunu kaybeden bu balık onu aramaya
çıkmış. Yıllardır yaşadığı yerden çıkıp suyunu bulmak içi uzun bir yolculuğa
çıkmış. Suyun kendisini terk ettiğini düşünmüş ilk önce ama sonra kendisinin
onun canını sıkacak bir şey yapmış olabileceği aklına gelmiş. Belki benim
yüzümden değildir bu terkediş, sorun suyun kendisindedir diye düşünmüş. Belki bozulmuştur
su; benim içinde mutluca yıllardır yüzdüğüm, içinde arkadaşlarla sardalya
sürülerini kovaladığım su belki artık kirlenmiştir diye düşünmüş. Kafasında bu
sorular ve şüphelerle denizleri, okyanusları ve boğazları dolaşmış. O suyu bir
daha hiç bulamamış ve yıllar seneler sonra evine geri dönmüş. O kirlenmiş suyun
içinde yaşamayı kabulleneceğime suyumu kirletenleri bulup onlarla savaşırım
diye düşünmüş ve bir yolculuğa daha çıkmış. Bu sefer bir önceki yolculuğundan
farklı olarak temiz suyu değil kirli suyu takip etmeye başlamış. Limanları,
barajları, kanalları aşmış ve suyunu kirletenleri bulmuş. Onların hepsi karanın
hâkimi insanlarmış. Bütün arkadaşlarının toplam nüfusunu son 100 yılda yüzde
50ye yakın yok eden insanlar. Sulardaki çeşitliliği 50 yılda yarıya düşüren
insanlar. Suyunu kirletenin de insanlar olduğunu öğrenen bu balık intikam
almaya karar vermiş. İlk başta dişleriyle misina ağlarını parçalamış, eski
evine gidince sepetlerdeki sarpalara çıkış yolunu göstermiş, sırtı çekenlerin
rapalalarına değil doğrudan schock leaderlarına saldırmış. Ve hala bu güzel
balık mücadelesine devam ediyor. Muğla’ya tekrar gelişimizde hedefimizde yine
yeni maceralar ve büyük balıklar vardı. Erdoğan Kaptan’la buluşup akşam suyunda
denize çıktık. Hava güzel 7 knot civarı bir rüzgar esiyordu. Sırtı çekecektik.
Biz spin takımımızı sırtı takımı olarak kullanıyorduk. Her zamanki meralardan muhteşem dağ ve orman manzarası
eşliğinde geçerken güneşin de kaybolmaya başlamasıyla büyülü bir vuruş geldi.
Balık çok güçlü basıyordu. Kalama almaya çalışan balığı kalamayı biraz kısarak
frenlemeye çalışsak da pek durduramadık. Biraz kalama aldıktan sonra yorulma emareleri
gösteren balık bize doğru yüzmeye başladı ve hemen ipin boşunu alıp ipi gergin
tutmaya başardık. Bütün bunlar 3 dakika içinde gerçekleşmişti. Ve o sırada
inanılmaz bir şey oldu shockla ipin bağlantılı olduğu yerden takım koptu. Bu imkânsızdı.
3 kglık bir balık bunu başaramazdı ve bizim de schock düğümlerinde hata yapmış
olmamız çok daha düşük bir ihtimaldi. İpi hemen toplayıp çektiğimizde gördük ki
ipin ucundaki shock leader ve rapalanın yerinde yeller esiyor. O sırada balığın
3 dakikalık mücadelede bize bir hikâye anlattığını anlattık. Hikâyeden çok
gerçeklerdi aslında bunlar. Yukarda anlattığım suyunu kaybeden balık bu
balıktı. İnsanlardan intikam almak için shock leaderla ipin bağlı olduğu yeri
dişleyen balık buydu. Ama hiç kızamadık ona çünkü haklıydı. Savaş adil olmuştu.
O balık yaşamayı hak ediyordu. Biz insanlar kıskanıyorduk balıkları. Onlar gibi
yüzmek için gemiler, denizaltılar yaptık, sintinelerini denize boşalttık.
Denizlerini kirletip geçtikleri geçitleri ağlarla kapattık. Karın doyurmak için
denizlerin gerçek hakimlerini katlettik. Galata’da yüzgeç görür görmez zıpkınla
atladık kılıç balıklarının üstüne. Dinamitlerle paramparça ettik evlerini Ege’de,
Akdeniz’de. Temiz ve derin sulara kaçan balıkları trollerle avladık.
Fabrikaların ve şehirlerin bütün atığını doğrudan evlerinin içine doldurduk.
Misina ağlarıyla görünmez ölümler hazırladık mutlu balıklara. Pazarda kilosu
300 tl diye taşları hiç rahat bırakmadık ki büyüsün sinarit yavruları. Sonuçta
lüfer diye utanmadan avladık 15 cmlik bebekleri gırgır ağlarıyla kocaman
teknelerle. Onların ise bize karşı vatanlarını, değerlerini, inandıklarını,
aşklarını, yuvalarını korumak için ellerindeki en güçlü silah yüzgeçleri ve
dişleriydi. O yüzden biz amatör balıkçılar olarak bırakalım bazen de onlar
kazansın. O kaçan balığa buradan saygılarımızı sunuyor, mücadelesinde başarılar
diliyoruz. Avımızın devamında yine sırtı yöntemiyle bir güzel küçük plaka
lagosu yakalayıp ait olduğu yere iade ettik ve avımızı sonlandırdık. Ertesi gün
sabah Mehmet Kaptan’la limanda buluşup
levrek avına gittik. Yine geçen seferki gibi pelet yem kullanacaktık. Klasik
üçlü takım altına yaylı kurşundan oluşan bu takım hamur pelet yemi kurşunun
içine doldurarak hazırlanıyor ve kösteklere pelet şeklinde silikon yemler
takılıyor. Takımları dibe gönderdik ama ne gelen var ne giden. Güneşin
doğmasına kadar kayda değer bir vuruş alamadık ama sonra tam levrek zamanının
sonuna gelirken 2 tane güzel küçük levrek yakalamayı başardık. Avın devamında
yemli takımlarla çipura hedefli denemeler yapsak da sonuç alamadık. Yemli
takımlarımızı ziyaret eden kupesler bize çipuralar yerine misafir oldular. Avda
oltamıza ilk defa gelen izmarit ve domuz balıklarını selamlayıp ait oldukları
yere iade ettik. Güneş iyice yükselip öğlen vakti gelene kadar yaptığımız av
çok verimli olmasa da buna da şükür diyerekten karaya dönmeye karar verdik.
Dönerken Mehmet Kaptan bir adanın arkasında durdu ve burada da yemli
takımlarımızı denememizi önerdi. Bu
dönüş yolunda da bir izmarit ve bir karagöz balığı daha yakalayıp karaya
döndük. Bütün bu avlarda toplam 2 levrek, 1 lagos, 4 kupes, 1 karagöz, 2
izmarit balığı yakalayıp lagosu ve küçük izmarit balığını ait olduğu Ege’nin
kristal mavisi sularına geri yolladık. Bu avları gerçekleştirmemizdeki
yardımlarından dolayı Erdoğan Kaptan’a ve Mehmet Kaptan’a sonsuz teşekkürler. Oltanız
suda, balığınız bol olsun.
Okuma Sarasota 180cm 20-50lb
Okuma Ceymar c-40
WFT Dynamix Pilk 0,12mm + Raiglon Power Accel Fluorocarbon
Shock Leader 0,37mm
Üçlü takım + Yaylı Kurşun
Pelet Hamur Yem
Savage Gear Salt CCS 260 cm 15-42g
Okuma Ceymar c-40
WFT Dynamix Pilk 0,12mm + + Take Akashi Fluorocarbon 0,50mm
Rapala Husky Jerk Deep 100