01-06.09.2019 / İstanbul – Bu av raporu son yaptığımız beş istavrit avının ortak av raporudur. İstavritin şehrin sultanı olan lüfer palamut torik kofana gibi canavarlara yem olmadan önceki bu son günlerde oltalarımızı alıp hem şehrin gürültüsünden uzak ama bir o kadar da tam ortasında,  güneşin batışıyla doğuşunun deniz üzerinden gözlenebileceği muhteşem güzellikteki meramıza sıklıkla operasyonlar düzenlemeye başladık. Takım olarak spin kamışlarımızı ve LRF makinelerimizi yanımıza alıyorduk. Bütün şehrin gürültü ve pisliğine rağmen büyük bir umutla yüzen ve şehirler şehri İstanbul’un denizlerindeki besin zincirinin en önemli halkasını oluşturan küçük balıkların peşindeydik yine. Ne olursa olsun her kesimden her olta balıkçısının yakalayabildiği, oltaya gelirken ne kullandığın takıma ne de kullandığın malzemenin fiyatına bakan gözü gönlü zengin olan bu balıklar özellikle verimsiz geçen yaz aylarında bizim de yöneldiğimiz hedef balığımız haline geldi. (Bir de kullandığım takımın kalitesine göre oltaya atlayan, en pahalı ve en kaliteli malzeme isteyen burjuva balıklar var onlarla ilerde görüşeceğiz ;) Hem besin değeri hem de bolluğundan dolayı yıllar boyu İstanbul’un karanlık ve gizemli sularının etrafındaki medeniyetlerin ve toplulukların da hayatında önemli yer edinmiş bir balıktır istavrit. Doğu Roma İmparatorluğu fethedilene kadar olan kuşatmalarda Bizans halkının istavrit ve palamut en önemli besin kaynakları haline gelmiştir. Bu yüzden istavrit ve palamut gravürleri o yıllardan kalma Bizans’a ait eserlerin üzerinde anlamlı bir yer tutar. Daha sonra bizim tarafımızdan fethedilen bu âşık olunası yegâne şehirde yüzyıllar boyunca farklı toplumlar ve insanlar iç içe yaşamış farklı medeniyetler bir basamak gibi birbirinin üzerine yeşerse de iki kıta arasından akan kristal mavisi sular, aynı boğaza bakıp belki de hiç yaşanmayacak aşklarını ve pişmanlıklarını ona emanet eden âşıkların emanetçisi ve onların en büyük sırlarına sırdaş olmuştur. Bu sırların koruyuculuğunu da İstanbul’un kutsal sularının içindeki canlı yaşamı yapmıştır. Biz de meraya doğru bu son bir hafta boyunca giderken aklımızda hep bu düşünceler vardı. Belki o sırra biz de ortak olabilirdik bu sırların koruyucularıyla iletişime geçerek, çaparimizin iğnelerini istavritlerle doldurarak. Bu kutsal şehirde yakalanan her balık da kutsaldır çünkü evrende başka hiçbir şehrin suları İstanbul’un suları kadar sırra sahip çıkmamıştır. Başka hiçbir şehrin balıkları canları pahasına âşıkların ve yaşanmamış hayallerin sırrını korumazlar. Akıntılı ve derin sularda önce istavritler duyar bu sırrı ve sürüler halinde gündüzleri derinde akşamları kıyıya biraz daha yaklaşarak onu saklarlar. Daha sonra bu sırrı palamutlara söylerler eylül başı gibi kendilerinin görevi onların midelerinde son bulurken. Daha sonra palamutlar lüferlere ve toriklere aktarırlar bu sırrı. Torikler de eskiden kasım sonu gibi orkinos ve kılıçlara aktarsalar da hiçbir sırra ve hiçbir sırrın kutsallığına saygı göstermeyen insanoğlu yüzünden artık bu sırrı kofanalar ve torikler, orkinoslara aktaramıyor. İstanbul bu sırrı derin sularda yüzyıllardan beri korumaya devam etse de bencil insanoğlu yüzünden sırrı koruyanların çeşitliliği ve popülasyonu her geçen sene daha da azalıyor. Bu sene palamut girmedi boğaza. İstavritlerin sırdaşı palamutları gelmediler ve istavrit hala sırrı korumaya devam ediyor. Dönelim avlarımıza, beş gün boyunca farklı verimde avlar yapsak da ortalama her avda 20 ila 60 arası istavrit balığını yakalamayı başardık. Açık yeşil renkli çaparilerimizin beyaz ve yeşil olanlara oranla çok daha iyi çalıştığını da test etmiş olduk. Neredeyse yakaladığımız bütün balıkları gün batımındaki o altın saatlerde yakaladık ve hava kararınca balık seyrekleşti. İnsanoğlunun yaptığı bütün kötülüklere rağmen istavritlerin yine de büyük bir affedicilikle çaparilerimize dolması ise hala umudun var olduğunun göstergesi.  İnsanoğlu şunu bilmelidir ki İstanbul’un bütün balık çeşitliliği yok edildiğinde bu sır da yok edilecektir ama sır hiçbir zaman açığa çıkmayacaktır. Her sır iki kişiliktir. Ve bu sır da aynı şehrin aynı kutsal sularına hayallerini ve aşklarını gözyaşlarıyla bırakan âşıklarla İstanbul arasındadır. Palamutlar, lüferler, torikler, mezgitler istavritler ve bu kutsal sularda yaşayan bütün canlılar bu sırrı korumaya şehirlerin şehri İstanbul ‘a ant içmişlerdir. Neden mi? Çünkü bu “sır” kutsaldır. Bu “şehir” kutsaldır.  Bu “Su” kutsaldır. Oltanız suda balığınız bol olsun.

Savage Gear Salt CCS 260 cm 15-42g
Okuma Ceymar c-25 ( Spool: Okuma Inspira ISX-30b )
Kendo 0.08mm + Powerline Ultra Premium 0,25mm
Yeşil, beyaz, turuncu, kaz tüyü çapari + 35 gram kurşun

Okuma Dead Ringer 258cm 12-45g
Okuma Avenger 30b
Powerline Super Premium 0,22mm
Yeşil tüylü çapari + 35 gram kurşun



,


Bu blogdaki popüler yayınlar