22.11.2019 / Çanakkale – Defolup gitmek gerekir bazen
unutamadan; zamanın, yaşananların turşusunu kurması gerekir. Bu sırada sabırla
gitmek gerekir. Devam etmek ve ilerlemek. Daima ileri giderken tek müttefiğin
zamandır çünkü ne kadar göreceli olsa da senin gibi olan tek şey odur. İleriye
doğru ilerleyen. Ne yapacağı bellidir çoğuları gibi ihanet etmez. Ne olursa olsun
karşısına ne çıkarsa çıksın ilerler, akar su gibi ama yönünü değiştirmez ve
nankörlük etmez karşısına çıkan zorluklar karşısında zamanında suyun yaptığı
gibi. İstikrarlıdır hep ilerler ve aynı hızda ilerler. Eğime göre hızını
değiştirmez su gibi. Rüzgâr gibi yelkenlerinin doldurması gerektiği zaman
kaçıp, motorun bozulduğunda fırtına çıkarmaz. Stabildir her zaman ilerler. Ne
anlatmak istediği bellidir. Su gibi altındaki şeyin rengini almaz. Bulunduğu
kabın ve çevrenin de şeklini almaz dönek su gibi. Ve önemlisi nedir bu avda onu öğrendik. Zaman
asil ve sadıktır. Geçmişi sarar ve iyileştirir. Geleceği ise sana getirir
istisnasız olarak. Şimdide, bugünde çevreler etrafını ve bağırır kulaklarına
bazen tek bir balığın kafa vuruşuyla bazen ise koparılması unutulmuş bir takvim
yaprağının yere usulca düşüşüyle. Bağırır avazı çıktığı kadar zaman bütün
evrene: “İlerle” . Ama insanlık bunu duymaktan acizdir. İnsanlığın tek duyduğu
kendi yalanlarıdır. Biz de bu avı bize şu ana sırt çeviren suya ve ihanet eden
rüzgara rağmen aylar öncesinde planlamıştık. Yıllardır keyifle avlandığımız Çanakkale’de
Vedat usta ile avlanacaktık. Hedefimizde mercanlar ve sırtıya gelebilecek
pelajik türler vardı. Havanın ne olacağı umrumuzda değildi. Suyun ve rüzgârın
bizi yine aldatabileceğini biliyorduk artık deneyimliydik. Ama çıkacaktık.
Tutacaktık o balıkları. Yıllardır avlandığımız bu kristal mavisi sularda daha
önce güneş ve ayın arasında avlanmıştık, karanlık ve aydınlığın arasında avlanmıştık,
varlık ve yokluk arasında avlanmıştık Şimdi ise bu kutsal meraların en önemli
oltacılarından Vedat kaptan ile avlanacaktık. Av gününü iple çektiğimiz
haftalardan sonra nihayet o çok uzak gibi gözüken gün geldi. Su ve rüzgarın
yine ihanetine uğramıştık. Rüzgar 15-16 knot arası, deniz ise dalgalıydı. Bize
yaşam kıvılcımlarını yudum yudum veren suyun böyle damla damla bütün o
kıvılcımları söndürmesi ne büyük bir döneklikti. Hem de karşımıza çıkma
cesareti bile gösteremeden. Sabah 7.30’da limanda Vedat Kaptan ile buluştuk ve
saat sekize doğru yola koyulduk. Rüzgar güneybatıdan esiyor ve esen bu kuvvetli
lodos 60 beygirlik motorun itiş gücüyle mücadele halindeydi. Ama bize vız gelir
tırıs giderdi. Çünkü artık yeter demiştik. Hem suya hem rüzgara. Onların
dönekliğinden sıkılmıştık. Ne eserse essin ne kadar ıslatırsa ıslatsın. İçimizdeki
umut kıvılcımlarını ne kadar söndürürlerse söndürsünler yine ilerleyecektik hem
de daha güçlü, çok daha güçlü, hiç ilerlemediğimiz kadar güçlü. En önemlisi
artık güvenmiyorduk ne suya ne de onun yalakası rüzgara. İkisini de
kullanacaktık artık. Dibine kadar gerekirse. İki tane döneğin bizi yolumuzdan
alıkoymasına izin vermeyecektik. Biz o kutsal kristal mavisi sulara hayalimizdeki
balıkları tutmaya gitmiştik ve öyle yapacaktık. Vedat Kaptan’la balık
tutacaktık ve ne su ne de rüzgar bizim yolumuza çıkabilirdi. Meraya varana
kadar sırtı rapalamızla sırtı çektik. Rapala olarak yine Rapala marka Husky
Jerk 100 mm sardine kullanıyorduk. Meraya varana kadar geçtiğimiz sırtı suyunda
balık alamayınca meraya ulaştık ve hemen takımlarımızın hazırlayıp dibe
gönderdik. Hedefimiz olan mercan balığı kayalık bölgelerde yaşayan bir dip balığıdır
ve genellikle kabuklular öğünün önemli bir kısmını oluşturur. 250 gramla
başladığımız avda dibe inen takım adeta uçurtma gibi uçuyor 60 metreden fazla
olan derinlikte dipte takım durmuyordu. Bunda akıntı yüzünden hızla akan
teknenin de payı vardı tabi. Tam kurşunu ağırlaştıralım derken o büyülü vuruş geldi.
Kafa atışlarından bir kaya balığı olduğunu anladığımız balığı yukarı kadar
çektiğimizde gördük ki bu çok güzel bir karagöz balığı idi. Taş bölgede
olduğumuzu kanıtlayan bu balık ile mercana olan umutlarımız arttı. Ardından
kurşunu 350 grama çıkarıp ava devam ettik. Bu merada başka vuruş alamayınca
mera değiştirmeye karar verdik ve daha doğuya doğru ilerledik. Yeni geldiğimiz
merada dip yapısı kırma taşlık kumdan oluşan bir bölgeydi. Daha oltaları
indirir indirmez güzel vuruşlar alamaya başladık. Gelen balıklar çok güzel
mercan balıklarıydı. Hepsi oldukça iri boyda pespembe koca gözlü hırçın
mercanlar. Akış yöntemiyle devam ettiğimiz avda ortalama 4 kez büyük merada
baştan başa aktık ve her akışta iyi boy mercanlar almaya devam ettik. Gelen
küçük mercanları ve fangri mercanları ait oldukları yere geri yollamayı da
ihmal etmedik. Av boyunca oltamızı ziyaret eden maceracı hanoslardan hava
kesesi şiştiğinden dibe geri dönemeyenler Vedat Abi’nin yol arkadaşları Martı
Ali ve Martı Aliye ‘ye öğlen yemeği oldular. Aşağı Dönebilen hanosları ise
uyarıp ait oldukları yere geri gönderdik. Yeterince mercan aldığımıza kanaat getirip
artık artan rüzgâr ve yağmur yüzünden karaya dönmemiz gerektiğini anladığımızda
vakit çoktan öğleden sonra olmuştu. Bu avı ihtimaller evrenindeki basit bir
potansiyel olmaktan kurtarıp gerçekliğe kazandırdığı için Vedat Kaptan’a, yol
arkadaşlarımız Martı Ali ve Martı Aliye’ye sonsuz teşekkürler. Toplamda 11
mercan ve bir karagöz balığı yakaladığımız unutulmayacak bir av oldu. Rüzgâr ve
su ile hesabımız henüz kapanmadı. Unutmayacağız, ama intikam da almayacağız; su
değil zamanın ta kendisi olacağız. Oltanız suda, balığınız bol olsun.
Okuma Sarasota 180cm 20-50lb
Okuma Azores Blue-4000
Sea Knight Monster W8 0,23mm + Take Akashi Fluorocarbon
0,50mm
Üçlü dip takımı + Karides, sülünes, mamun
350 gram kurşun