25.06.2020 / Muğla - Gitmek, gözlerinde gitmek vardı bütün balıkların. Bütün geçmişi ve kuşkuları bir yana bırakırcasına gitmek, bütün okyanusları aşana kadar geri gelmemek, bir geçtiği yerden bir daha geçmemek. Özgürce ve bağımsızca. Bağlanmadan gitmek. Biz de bu işin sırrını bir nebze öğrenebilmek amacıyla daha önce hiç karşılamadığımız denizlerin en korkusuz balıklarından biriyle, lüfer sülalesinden kofana ile yüzleşmeye cüret ettik ve takımlarımızı hazırlayıp sıcak denizlere doğru yola aldık. Sabahın ilk ışıkları daha yeryüzüne gülümsemeye başlamamıştı ki biz o sabah meraya doğru limandan daha önce de üzerinde çok güzel avlar yaptığımız bir tekneyle yol almaya başlamıştık. Meraya doğru giderken denizin karanlığı gökyüzündeki karaltılarla beraber kayboluyor, iyimser turuncu bir renk gökyüzünü kaplamaya başlıyordu. Yol boyunca dağların arasından yükselen güneş bizi çevreleyen bütün doğayı aydınlatırken, biz de bu güzel manzarayı hiç kaçırmadan birkaç güzel fotoğraf çekip çaparilerimizi hazırlayıp yaylı kurşunlarımızı az sonra başlayacak olan tirsi avımız için hazırlamaya başladık. Avımızın planı şu şekildeydi: Önce tirsi yakalayıp bu tirsileri yaşatma livarına koyup daha sonra da kofana merasına geçecek ve kofanalarla tanışmak için şansımızı deneyecektik. Tirsiler meraya ilk ulaştığımızda henüz ortalıklta yoklardı. Oltamızı ilk ziyaret eden güzel boy bir kupes oldu. Ama biz umudumuzu kaybetmeyip yemlemeye devam ettik ve tirsi sürüleriyle karşılaşmamız hiç uzun sürmedi. Yüzeye çok yakın sürüler halinde gezen tirsi balıklarını hamur ve çapari ile yakalıyorduk. Gerçi çapari yerine silikon takıldığında da av veriminin düşmediğini fark ettik. Tirsiler aşağıda sürüler halinde kendilerine hamur yemlerimizi bekliyor ve daha suya yemler düşer düşmez muhteşem bir kararlılıkla yemlere saldırıyorlardı. Bir süre daha tirsi yakalayıp kofanalara yem yapmak için livara yolladıktan sonra hamurlarımızın bittiğini fark ettik ve kofana merasına doğru yola koyulduk. Tirsiler stresten veya yakalanırken aldıkları darbeler yüzünden denizin dışında kaldıkları her saniye ölüme daha da yaklaşıyorlardı. Ve bize kofanaları yakalayabilmemiz için tisiler ne olursa olsun öncelikle canlı lazımlardı. Kofanaların canlı yemi, ölü balıklardan çıkarılmış filetoya tercih edeceklerini düşünüyorduk. Meraya gelir gelmez hemen demir attık ve kofanalarla buluşabilmek için canlı yem takımlarımızı tirsi balıkları ile yemlemeye başladık. Dibin hemen üzerinde tuttuğumuz takımlarımız, çok basit bir şekilde hazırlanmışlardı. Balığı takacağımız iğne(ler), arada 1,5-2 metre kadar shock tercihen fluorocarbon misina ve takımı dibe ulaştırmaya yetecek ağırlıkta gezer kurşundan oluşan takımlarımız iğnelerinde canlı tirsiler takılı şekilde kofanaları bekliyordu. Kofanaların kendilerini belli etmeleri çok uzun sürmedi. Canlı tirsilerin çoğu yarısı kofanalar tarafından yenmiş, yarım halde geri geliyordu. Fakat bu aradığımız balıkların aşağıda bir yerlerde bizi bekliyor olduklarının kanıtıydı. Bu yarım halde geri gelen tirsiler, bizi hayal kırıklığına uğratmak yerine daha da heyecanlandırmıştı. Derken o büyülü vuruşun gelmesi çok gecikmedi. Normal bir balık vuruşundan farklı bir şekilde oltanın ucu titredi. Daha tam ne olduğunu anlamadan makinemiz kalama almaya başladı. Taslamakta gecikmedik ve balık oltadaydı ama beklediğimizden bile daha güçlü bir dirençle karşılaşmıştık. Balık basıyor, basıyor, basıyordu. Biz de elimizden geldiğince kalamayla onu dengelemeye çalıştık. Pompalamadan çekmeye başladığımız balığı müthiş heyecanlı bir mücadelenin ardından yukarı çekmeye başardık. Balık göründüğünde balığı yanından yakaladığımızı fark ettik. BU balığın olağandışı basışını açıklıyor ve neden o kadar kalama aldığını açıklığa kavuşturuyordu. Balığa hamle şansı vermeden daha yüzeye çıkar çıkmaz çevik bir hareketle balığı tekneye almayı başardık. Bu tam 45 cm uzunluğunda hayallerimizi süsleyen güzeller güzeli, korkusuz savaşçı kofana balığıydı. Kış boyu lüferlerin İstanbul Boğazı'nda peşinde koşup hiçbir şey yakalayamadıktan sonra güney Ege'de kofanayı yakalamak bizim için çok sevindirici ve heyecan verici olmuştu. Avın devamında tirsilerin hepsi baygın ya da ölü olduğu için canlı yemle avımıza devam edemedik ama yine de amacımıza ulaşmış, çok güzel bir kofana yakalamıştık. Başka vuruş alamayınca karaya dönmeye karar verdik. Kovamızda kupes, tirsiler ve dev bir kofana ile amacımıza ulaşmıştık, lüfer sülalesinin en baba üyelerinde biriyle, kofanayla tanışmakla kalmamış aynı zamanda onun yaşam şeklini öğrenmiş olduk ve bundan dolayı mutluluk duyuyorduk. Avın sonucunda 1 kofana, 1 kupes ve sayısız tirsi yakalamış olduk. Bu avın gerçekleşmesindeki yardımlarından dolayı Serkan Kaptan’a ve Tayfun Abi’ ye sonsuz teşekkürler. Oltanız suda, balığınız bol olsun. 

Okuma Sarasota 180cm 20-50lb
Okuma Azores Z-55s
Okuma Ft-4 0,235mm
Take Akashi Fluorocarbon 0,50mm
Çapari+ Hamur
Gezer Kurşun  + Canlı Kalamar Takımı + Canlı Tirsi











Bu blogdaki popüler yayınlar