18.09.2020 / Muğla – Derin sularda kartal gibi dolaşan bir avcı yaşar. Akdeniz’in her taşın hâkimidir. Özgürdür çünkü sinarit trança gibi belli başlı taşlarda ömür boyu vaktini geçirmez. Meraklıdır, gezgindir, etçildir, açtır, avcıdır. Gittiği her yere heybetini beraberinde götürür. Saygıyı hak eder. Denizlerin kartalıdır o ve bu yüzdendir ki Almanca adı da zaten “Adlerfisch”tir. (Adler=Kartal). Bizim sularımızda daha çok kaya levreği diye anılır. Sarı ağız ve granyöz de denir. Süveyş kanalı açıldıktan sonra çoğu balık türü yukarı yönlü (Kızıldeniz’den Akdeniz’e doğru) bir göç söz konusu olmuşken granyöz için tam tersi yönde yeni bir göz rotası oluşmuştur. Bazı sürüler Süveyş kanalı takip etmiş ve Kızıldeniz’e ulaşmışlardır. Akdeniz ve Kızıldeniz arasındaki bu her iki yönlü göçlere de literatürde “Lessepsian migration”(Lesepsiyen Migrasyonu) denilmektedir. Çiftliklerde de yetiştiriciliği yapılmaktadır. Her ne kadar çipura ve levrek yetiştiriciliği karşısında sayı anlamında daha düşük bir yer tutsa da yine de başarılı bir şekilde denizlerimizde tuzlu su havuzlarında yetiştirilebilmektedirler. Bu gezgin ve özgür balıkları havuzlara hapsedip beslemek ne kadar doğru ne kadar yanlış tartışmaya açıktır. Ağırlıklı olarak Akdeniz’de görülse nadiren de olsa tek tük daha kuzey sulara Karadeniz’e kadar çıktığı da görülmüştür. Akdeniz’deki popülasyonundan mütevellit, İspanya ve Fransa gibi Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde hem sportif hem de ticari anlamda avcılığı yapılabilmektedir. Maksimum 2,3 metreye ve 100 kilograma ulaşabilen bu balık sportif balıkçıların rüyalarını süsler. Gezgin ve avcı bir balık olduğu için 15 metreden 300 metreye kadar çeşitli derinliklerde bulunabilir. Yem aramak için zaman zaman kıyıya yaklaşabilir ve hatta acı suların olduğu (tuzlu su oranının düşük olduğu; nehir ağızları, haliçler gibi tatlı ve tuzlu suyun birleştiği) bölgelere kadar girebilir. Hava keseleri vardır. İç kulaklarında stato-akustik organlarında otolitleri ”kulak taşları” vardır. Bu “kulak taşları” yardımıyla dengelerini ve sudaki konumlarını idrak eder ve denizlerin bilinmeyen karanlık sularında yönlerini doğru bir şekilde bulup navigasyonlarını doğru şekilde ayarlayabilirler. Şimdi bu güzel balıkla ilk karşılaşmamız olan bu avımızın hikâyesine geçebiliriz. Önceden yapılan planların çeşitli nedenlerde alt üst olduğu spin ve sırtı denemelerimize karşın hiç balık tutamadığımız bir haftanın son iş günüydü. Son dakikada birkaç planı değiştirip Serkan Kaptan’la çıkmaya karar vermiştik. Çipura levrek hedefli denize çıkıyorduk ama bizim aklımız geçen sefer bir araya geldiğimiz ve unutamadığımız kofanalardaydı. Hava sakindi gökyüzünde birkaç bulut vardı ama güneş daha kendini göstermediğinden pek de fark edilmiyorlardı. Hava aydınlanmadan meraya vardık. İlk başta üç köstekli yemli takımlarımızın iğnelerine silikon takıp alta yaylı kurşuna hamur basıp levreğe deneyecektik. Büyük bir heyecanla takımlarımızı dibe göndersek de pek gelen giden olmadı. Levrekler ya yoklardı ya da bizimle görüşmek istemiyorlardı. Ardından hava aydınlanma emareleri gösterdi ve kolyoz sürüleriyle karşılaştık. Yine aynı sistemle birkaç kolyoz yakaladıktan sonra belediğimiz tirsiler de merada gözükmeye başladı. Yanımızda istavrit çaparilerimiz vardı. Hemen bir tanesini açıp yolladık aşağıya. Kolyoz ve tirsi balıkları çok dipte değillerdi, yüzeye yakın dolaşıyorlardı. Hem köstekli takım hem de çapariyle kolyoz ve tirsi balıkları yakalanabiliyorlardı. Avın devamında birkaç canlı tirsi çıkardıktan sonra Çanakkale’de sinarit için kullandığımız canlı kalamar ve sübye takımlarımıza tirsileri takıp kofana umuduyla en dibe yolladık. Dipten birkaç metre yukarı çekip beklemeye başladık. Canlı yem avcılığı her zaman bize diğer sportif balıkçılık türlerinden daha heyecan verici gelmiştir çünkü ne geleceği hem belli değildir hem de gelen balıklar trofe boyda balıklardır. Mücadelelerinden yaşattıkları heyecana, akşam sofrada beyaz şarapla tatlı bir muhabbetin ana konusu olmalarından asla unutulmayacak anılara kadar her ayrıntısıyla büyük balık, trofe balık avcılığı bizim için vazgeçilmez bir zevktir. Artık bizim için bir yaşam stili haline gelen sportif balık avcılığının en güzel manzaralı zirvelerinden bir tanesidir. Daha tirsiyi aşağıya yollar yollamaz tirsi balığında olağandışı bir hareketlilik oldu. Her şey yolunda mı diye kurşunu hafifçe yukarı kaldırmamızla oltada inanılmaz ve heyecan verici bir ağırlığı hissetmemiz bir oldu. Çok kuvvetli basıyordu. Bir süre kalama aldıktan sonra makinayı sarışımızla kalama aynı anda hareket etmeye başlayınca kalamayı biraz sıkmak zorunda kaldık. Balığı dipten yükselttikten sonra balık hala kafa atıyordu. Ardından boşluk vermede yukarı çıktık. Kalamayı sıkmadan gitmesine izin verebilirdik fakat diğer oltalara takılma ihtimali çok yüksek olurdu. Oyalanmadan balığı suyun yüzeyine çıkarttık. Hava kesesi şişmişti. Küçük kepçeyi kafadan sokamadığımız için kuyruktan almak zorunda kaldık. Gelen muhteşem güzellikte bir granyöz balığıydı. Kofana beklerken gelen bu güzel balık bizi çok şaşırtmıştı. Avın devamında tirsi yakalayıp canlı yem olarak dibe göndersek de canlı yemle başka balık yakalayamadık. Mamunla yüzeyden aynı anda iki ibikli balık yakalayıp birini yoldan düşürüp diğerini tekneye aldıktan sonra eterince çeşit yaptığımızı düşündük ve avı sonlandırdık. Zaten güneş iyice yükselmiş, saat öğleden sonra olmuştu. Dönmeden önce tuttuğumuz kolyoz balıklarını pişirip yedik.  Avın sonucunda 2,5 kg civarı müthiş bir granyöz ve bir adet ibik balığı onların yanında da bir sürü kolyoz ve tirsi balığı yakalamış olduk. Bu avın gerçekleşmesindeki yardımlarından dolayı Serkan Kaptan’a sonsuz teşekkürler Oltanız suda, balığınız bol olsun. (Not: Bu yazıdaki bazı bilgiler için kaynak olarak Wikipedia’dan yararlanılmıştır.)

Okuma Sarasota 180cm 20-50lb

Okuma Azores Z-55s

Okuma Ft-4 0,235mm

Take Akashi Fluorocarbon 0,50mm

Canlı Kalamar Takımı + 100gr Kurşun +  Canlı Tirsi

















Bu blogdaki popüler yayınlar