20.05.2021 / İstanbul – Gecenin sabahla karışıp yok olmaya hazırlandığı saatlerde yola çıkmıştık bu sefer. Yıllardır peşinde koştuğumuz balıkları, şehrin sultanlarını, lüferleri yakalamaktı hedefimiz. Limandan yola çıktığımızda zifiri karanlığın keskin derinliği kararlılığımızı güçlendiriyordu. Lüferin bütün sülalesiyle mücadele edeceğimiz macera dolu avımız bu duygu ve düşüncelerle başladı. İlk önce canlı yem avlamak için ilk meraya gittik. Balık bulucu iki hat halinde balık yazıyordu. Dipten yukarı doğru ilk 15-20 metre istavrit, orta suyla üst suda ise sardalya balıkları bizleri bekliyordu. Çaparimizi doldurmaları çok sürmedi. Canlı yem olarak kullanmak istediğimiz tür sardalya olduğundan çapariyi dipletmeden orta suda çalışıp kısa sürede sardalyaları livara yolladık. Bu sırada güneş gökyüzünde yükselmiş denize ve şehirlerin şehri İstanbul’a renk katıyordu. Vakit kaybetmeden canlı sardalyalara dolu livarımızla İstanbul’un lüferleriyle tanışacağımız meraya doğru yola koyulduk. Bizi bekliyorlardı. Ve av başladı. Oradalardı. Şehrin efsaneleri, denizlerin gizemli canavarları, dişliler aşağıda gördükleri hareket eden her şeye saldırıyorlardı. Balık bulucu aşağısını dopdolu gösteriyordu. Hemen takımlarımızı canlı sardalyalara buluşturup lüferlere yolladık. Aşağıda yemler 30 saniye durmuyorlardı. Ya lüfer sülalesi anında oltaya takılıyor ya da sardalyalara ustalıkla iğneden alıp mideye indiriyorlardı. Avımız zaman zaman çeşitli sebeplerden kesintiye uğrasa da avı bitirdiğimiz öğle saatlerine kadar lüferlerin bütün sülalesiyle tanıştık. Avın sonunda 50 kadar sarıkanat ve 15 kadar lüfer yakaladık. Balıkların hepsinin toplu fotoğraflarını çekmeye fırsat bulamasak da hiç unutmayacağımız avlarımızdan birini gerçekleştirmiştik olduk. Bu avı gerçekleşmesini mümkün kıldıkları için Hasan Kaptan’a ve bütün lüfer sülalesine sonsuz teşekkür ederiz. Oltanız suda balığınız bol olsun.
El oltası + Canlı Sardalya + Kurşun