14.06.2022 / Hessen – Bugün balığa giderken ne zamandır aklımızda olan ama bir türlü gerçekleştirmeye fırsat bulamadığımız o alabalık avını yapmak vardı. Son 48 saatte uyuduğumuz 6 saat ile sabah beşte uyanıp yola çıktık. Yeşil dağların arasında nehirleri takip ederek medeniyetten giderek uzaklaştık. Hiçliğin ortasındaki balık tutacağımız yere geldiğimizde saat yedi buçuk olmuştu bile. Toplu taşımayla balığa gidiyorduk ve Almanya’nın köylerinde toplu taşıma gerçekten yok denecek kadar azdı. Geldiğimiz yerin yakınında köy bile yoktu. Hafta içleri bir otobüs toplam sadece 5 kez oradan geçiyordu, hafta sonları ise hiç otobüs yoktu. Meraya geldiğimizden nasıl geri döneceğimiz ve internetin çekmemesi sorunsalları üzerine kafa yormayı erteleyerek hemen oltalarımızı hazırlayarak ava başladık. İlk maden (bal kurdu gibi bir canlı yem) ile ava başladık. Alabalıklar önümüzde atlıyor, varlıklarını belli ediyorlar ama bizim oltamıza hiçbir ilgi alaka göstermiyorlardı. Daha önceki Sivas Gürün’deki alabalık avı denemelerimizden alabalığın ilgisini çekmenin yakalamaktan daha zor olduğunu biliyorduk. Bal kurdu ile başarılı olamayınca yem değiştirdik ve Berkley’in alabalık hamuru ile devam ettik. Kullandığımız kamış spin kamış olduğundan ağırlığı 10 gram kadar bir şamandıra yardımıyla yemi istediğimiz bölgeye gönderiyorduk. Alabalık hamurunu aynı bir spinner gibi dönecek şekilde iğneye takmak ve çekerken alabalığın ilgisini çekecek aksiyonu vermek gerekiyodu. Elimizden geleni yapsak da yine başarılı olamadık. Bu arada güneş yükseliyor öğlen saatleri yaklaşıyordu. Havada tek bir bulut bile yoktu ve sıcağın hem bizim hem de alabalıklar açısından pek de hoş karşılandığını söylemeyiz. Öğlene doğru artık alabalıklar iyice hareketsizleşmiş artık yüzeyde zıplamıyordı. Yerimizi değiştirmeye karar verdik. Geldiğimiz yeni yerde hemen suyun altında bir gökkuşağı alabalığı gördük. Suya bal kurdunu indirdik ve heyecanla beklemeye başladık. İlk başta yemin başına üşüşen küçük kızılgözlerin ardından alabalık yemi fark etti ve yeme doğru o heyecan verici hamleyi yaptı. Bütün bunlar gözümüzün önünde olmuştu ve mücadele başladı. Yediği yemden memnun olan alabalık yemi iyice yutarken tasmalamamızla çılgına dönmüştü. Fuego’nun kalama sesini ilk kez bu alabalık sayesinde duymuş olduk. Balığı kıyıya yaklaştırıp kepçeledik. Bu güzeller güzeli gökkuşağı alabalığı Almanya’da yakaladığımız ilk alabalıktı. Hemen ardından aynı merada bal kurduyla beklemeli av yaparak yarım saat içerisinde neredeyse aynı büyüklükte iki gökkuşağı alabalığı daha yakalamayı başardık. Av güzel gidiyordu, atışlara başladığımız yere geri döndük ve oradaki balıkları yine beklemeli av yaparak yakalamayı denedik. Ama yakıcı güneş yüzünden hem balıklar hem de biz daha fazla enerji harcamamaya karar verince bir ağacın gölgesinde mola verdik. O sırada aklımıza bir fikir geldi. Alabalıklar da bu sıcak güneşin altında daha soğuk suları, çevredeki ağaçların gölgesinde kalan suları tercih ediyor olmalılardı. Yemek yemeyi, molayı unutup hemen bu hipotezimizi doğrulamak için bulabildiğimiz en gölgeli suyu dikkatle izlemeye koyulduk. Evet, gerçekten de ordaydılar. Altta dev Lachsforelle’ler bile vardı. Lachsforelle dediğimiz balık aslında yumurtlamış gökkuşağı alabalığı oluyor, yediği besinlerden dolayı etinin rengi gökkuşağı alabalıklarından farklı olarak turuncu/kırmızı tonlarında ve boyları gökkuşağı alabalıklarından çok daha büyükler. Olabilecek en basit sistemi hazırlayıp, küçücük bir iğnenin ucuna canlı bir bal kurdu takıp suya indirdik ve gölgelerin arasında kayboluşunu izledik. Burunlarının dibine düşen yeme dayanamayan alabalıklardan birisi hamle yaptı ve yemi yuttu. O heyecan verici mücadele yine,yeni, yeniden başladı. Balığı hemen kepçeledik ve iğneyi yemleyip hemen suya indirdik. Vakit kaybedemezdik. Şov devam etmeliydi. Gölge kaybolana kadar o ağacın altından 5 gökkuşağı alabalığı daha yakalamayı başardık. Artık öğleden sonra karşıdan gelen güneş nedeniyle ağacın gölgesi sudan ziyade bulunduğumuz kıyıya düşüyordu. Son bir umut az ileri yolladığımız bal kurdu dibe inerken büyülü ve güçlü bir vuruş geldi. Bu o Lachsforelle’lerden birisi olmalıydı. Kalama sesi dağların sessizliğini bozarken balığı görme fırsatı yakaladık. Yanındaki karakteristik kırmızılıkla bize merhaba demişti. Sonra tekrardan uzaklaştı ama elimizin altında 3000 lik makine varken pek de uzağa gidemezdi. Aslında bu takımı nehirlerde sudak peşinde koşmak için yapmıştık ama her türlü ava da adapte ediyorduk. Balığı kepçeleyip çok güzel fotoğraflar çektik. Bu balıktan sonra aynı bölgelerde biraz daha uğraşsak da sonuç alamadık. Otobüse yetişeceğimizden avı sonlandırmaya karar verdik. Eşyalarımızı toplayıp otobüs bekleyeceğimiz yere kadar yürüdük ve beklemeye başladık. Otobüsün gelme saati 5 dakika geçti, 10 dakika geçti ama ne gelen var ne giden. Zaten beklediğimiz yer de iki dağın arasında neredeyse kimsenin geçmediği ıssız bir yol. Bölgedeki toplu taşımayı düzenleyen kuruluşu arayıp durumu sorduk. Meğer bu bizim beklediğimiz otobüs Rufbus’muş. Rufbus denilen olay şöyle işliyor: Bazı bölgelerde o kadar az insan var ki, bu rufbus sadece ilgili kuruluşa bir gün ila bir saat arası önceden haber verildiğinde geliyor. Bunu bilmediğimizden otobüsümüz gelmemişti. O da o gün oradan geçen son otobüsmüş. Son otobüsün Rufbus olması çok saçma da hadi neyse. Bize taksi çağırın o zaman ormanda mı kalalım dedik, böyle bir sorumluluğumuz yok dediler. İnternet de çekmiyor ki civar köydeki taksi numarasını bulalım. Bari taksinin numarasını verin dedik de anca öyle yardımcı oldular. Zaten bir numara okuyuşu vardı şans eseri doğru yazabildik taksinin numarasını. En sonunda taksiyi aradık ve tren istasyonuna dönmeyi başardık. Bu av bizim için en unutulmaz ve heyecan dolu avlarımızdan birisi oldu. Almanya’da ilk alabalıklarımızı tutmuş olduk. Oltamızı ziyaret eden etmeyen bütün balıklara sonsuz teşekkürler. Oltanız suda balığınız bol olsun.
Daiwa Lexa Travel-Spin 240cm 15-40g
Daiwa Fuego LT 3000DC
Daiwa J-Braid Chartreuse X8 0,16mm
Daiwa Tournament Flourocarbon Schock Leader 0,35mm
Sbirolino 10gr + Maden (Bal Kurdu)