15.08.2022 / Baden Württemberg – Bazı hikâyelerde gerçekleşen olaylara okuyucu öyle odaklanmıştır ki hikâyenin nasıl başladığına kafa yormaz. Sportif amatör balık avcılığı da böyledir. Bilinen ve bilinmeyen bir tarihi vardır. Karnını doyurmak amacıyla değil, bazen kafa dağıtmak bazen de doğayla baş başa kalabilmek için balığa gitmek modernleşen dünyanın değişen sistem ve toplumlarında aynı kalan nadide bir zevktir. Biyolojik olmasa da zihinsel bir ihtiyaçtır bu zevki bir kere tatmış olanlar için. Biz de geçen hafta tuttuğumuz altın orfe balığının ardından aynı heyecanı tekrardan yaşamak için günlerce aynı yerde denesek de sonuç alamamıştık. Ve bugün de büyük bir değişiklik yaparak yine aynı yere aynı zamanda gitmeye karar verdik. Değişen tek şey değişimin kendisiydi. Hiçbir gün su ve hava durumu bir önceki günle aynı olmuyordu. Meramız olan bölge nehrin geneline kıyasla oksijen bakımından zengin bir bölgeydi ve aynı merada ısrarcı olurken tereddüt etmemiştik. Gün içerisinde çok kısa, neredeyse 10-15 dakika kadar yağmur yağmış; ortalık nispeten serinlemişti. Meraya güneşin batmasına yakın vardık ve at çek yapmaya başladık.  Ava geçen sefer aynı merada orfe balığını yakaladığımız Maria marka küçük pembe renkli bir rapala kullanıyorduk. Merada daha önce hiç görmediğimiz Fransız bir balıkçıyla kısa sohbet ettik ve onun bugün gün içinde civar bölgede at çek yaparken bir tatlı su kefali yakaladığını öğrendik. Burada SpinMad dedikleri gümüş renkli jigin arkasına takılmış döner kaşık şeklinde bir sahte yemle avlanıyordu.  Su seviyesi her zamanki gibiydi ama nedense daha köpüklüydü. Attığımız yerin hemen önünden geçen kuğulara dikkat ederek akıntının kuvvetlendiği bölgelere doğru atışlar yapmaya çalışıyorduk. Kıyıya nerdeyse parallel bir atış gerçekleştirip sabit hızla yavaşça düz çekim yaparken beklediğimiz vuruş geldi. Hemen kalama almaya başlayan balık kafa darbeleriyle bizi kendimize getirtti ve yaşadığımızı hatırlattı. Canlı olmak bu demekti. Yaşamak buydu işte. Yaşıyor olmak demek mücadele etmekti. Zor olandı bizi hayatta tutan gerçekten de. Evet, itiraf edelim; hepimiz günümüzde birilerinin ya da içinde öğütülüp para kazanmaya çalıştığımız yapıların ve sektörlerin kuklalarıyız.  Ama elimizde oltamız ve takımın ucunda en güvendiğimiz rapalamız olduğunda kuklacı oluyoruz. Ve bazı şeyleri fark etmemizi sağlıyor kuklacı olmak, o rapalaya hükmetmek, balıkları kuklalarımızla yakalamak. Farklı bir bakış açısı katmakla kalmıyor, kim olduğumuzu da ortaya çıkarıyor. Bu yazı, oltaya verilen aksiyondan kişilik analizi nasıl yapılır tarzı bir denemeye dönüşmeden ava dönecek olursak; balığı frenleyip kafasını bize çevirince kıyıya yakın bir şekilde balığı yorup kepçelemeyi başardık. Ziyaretçimiz güzeller güzeli bir tatlı su kefaliydi. Fransız balıkçı arkadaşımız da hareketlerimizden balık yakaladığımızı anlamış, yanımıza gelmişti. Hep beraber çok güzel fotoğraflar çekip ziyaretçimizi ait olduğu yere yolladık ve kendisine bizi bu avımızda şereflendirdiği için teşekkür ettik. Avın devamında hava iyice kararıncaya kadar çeşitli yemlerle denemeler yapsak da sonuç alamadık. Fransız avcı bu arada silikon yemle yayın olduğunu tahmin ettiğimiz çok iyi bir vuruş aldı ama shock leaderı dipteki kayalara dayanamayınca balığı kaybetti. Hem Neckar nehrinde yaşayan muhteşem bir tatlı su kefaliyle buluştuğumuz hem de yeni tecrübeler edindiğimiz unutamayacağımız bir av oldu. Oltanız suda balığınız bol olsun.

Daiwa Lexa Travel-Spin 240cm 15-40g

Daiwa Fuego LT 3000DC 

Daiwa J-Braid Chartreuse X8 0,16mm

Daiwa Tournament Flourocarbon Schock Leader 0,35mm

Maria Yamashita MC-1 D38F











Bu blogdaki popüler yayınlar