06.04.2024 – Baden-Württemberg / Bu avın hikâyesini yazacaksak neredeyse bir yıl kadar öncesine geçen yılın eylül ayına gitmeliyiz, Aksaray’da Hasan Dağının eteğindeki memleketimizin çorak topraklarında sarı pullu bir balığın peşine düştüğümüz zamanlara. Evet, bugünkü avımız gurbet ellerde gerçekleşmiş bir av olsa da hikâyesi, Anadolu köylerinden akan çaylardan ve derelerden, barajlardan ve göllerden yakalanan ve günün her vakti sofraları yüzyıllardır beri süslemiş olan, bizim balıklarımızdan birinin hikâyesidir. Denize uzak yaşayan çoğu insanın tanıştığı ilk balıklardan biri olan, Türkiye ve Dünya’da sportif olarak tatlı su balıkçılığında alabalıkla beraber en çok rağbet gören balığın hikâyesidir. Bu av hikâyesi “Sazan” ın hikâyesidir. Daha önceki avlarımızdan ve avlak keşiflerimizden birinden dönerken sazan oltalarıyla beklemeli av yapan birisiyle karşılaşmıştık. Hemen yanına gidip merhabalaştıktan sonra avlandığı yöntem ve balıkçılık anıları hakkında konuşmaya başladık. Konuşma esnasında bir anda olta zillerinden sağ taraftaki çaldı ve hemen balığı tasmalayıp çekmeye başladı. Balığı kepçeledikten sonra gördük ki bu bir Çapak (Brachse) balığıydı. Kullandığı yöntem ilgimizi çekmişti, boili sistemiyle avlanıyordu. O günkü ayaküstü karşılaşmamız içimizdeki sazan hasretini yeniden gün yüzüne çıkarmıştı. Daha önce İç Anadolu’nun çeşitli göllerinde çeşitli takımlarla denemeler yapmış olsak da balık için gerekli faktörleri bir türlü bir araya getirmeye başaramamıştık. Ya doğru takım ya doğru yem ya doğru zaman ya doğru yer faktörlerinden bir tanesi sürekli eksikti. Sırf bu yüzden defalarca kez meralardan boş dönmüştük. Hatta bahsettiğimiz Hasan Dağı eteklerindeki geçen yılki av seferimiz de bu faktörlerin bir arada olmayışı sebebiyle hezimete uğramıştı. Çok güzel insanlarla tanışmış olsak ve eşsiz fotoğraflar çekmiş olsak da yine de hedef balığımızı yakalayamamıştık. O bölgede avcılar genellikle küspeli takım dedikleri feeder tarzı bir yöntemle avlanıyorlardı. Sapanca Nehri kıyısında boili gibi modern sazan avcılığı yöntemleriyle avlanan bazı balıkçıları bilsek de kendileriyle tanışıp beraber avlanma fırsatımız olmamıştı. Bu sazan hasretine bir son vermek gerekiyordu. Daha sonra günlerden bir gün bilgisayar başında Google Maps’ten yakındaki su içeren her türlü yapıtı (gölet, süs havuzu, çay vs.) inceleyip balık hayalleri kurarken 20 km kadar uzaklıkta bir gölet keşfettik. İnsanların yüklediği fotoğraf ve videolara göre o gölette sazanlar vardı ve yüzeyden atılan ekmeklerle besleniyorlardı. Hemen ilk fırsatta oraya doğru yola koyulduk. Gittiğimiz yer şehir parkı gibi bir mekânın içindeki gölete atılmış 5-10 kg arası sazanların olduğu sakin bir yerdi. Sazanları görebiliyorduk, yüzeye atılan her ekmek parçasını tek lokmada mideye indiriyorlardı ve şişman cüsseleriyle tekrardan ağır hareketlere dibe dönüyorlardı. Burada avlanmak yasaktı ve 5000 Euro gibi bir cezası vardı. Almanya yine gösterip vermemişti her zamanki gibi. Ama artık bir konuda kesin bir karara varmıştık. Sazanla tanışma vaktimiz gelmişti. Bu hafta Karlsruhe konsolosluğuna işimiz düşünce yakınlarda bulunan bir olta dükkanına gidip sazan rig ipi, çeşitli pop-up boilies ve sazan rigleri için gerekli malzemelerden bir miktar edindik. Dün gittiğimiz alabalık meramızdan aslında sazan avcılığı konusunda çok umutluyduk çünkü o merada 4-5 kg civarı sazanlar yakalayan birisinin fotoğraflarını edinmiştik ama öğrendik ki o bölgede sazan avcılığı yazın yapılıyormuş. Biz her ne kadar dün 4 alabalıkla eve gelmiş olsak da sazanla yine buluşamamış olmanın verdiği hafiften bir kırgınlık vardı. Bugün sabah marketten dönünce öğleden sonra 25 derece hava sıcaklığını görünce dayanamayıp nehir kıyısında tanıştığımız balıkçıyla sözleşip meramızda yerimizi aldık. Biz meraya ondan biraz daha önce gelmiştik ve sazan rigimiz 50 gram kadar bir kurşuna iliştirip yolladık. Attığımız mesafe çok uzak değildi, neredeyse atış yapmıyor, ileri doğru sallıyorduk çünkü sazanların çok da uzakta olmadığını kıyının dikey olarak indiği bölgelerde gezdiğini belirlemiştik. Pembe bir pop-up yüzen boili seçmiştik ve boili seçimi konusunda pek bir tecrübemiz olmasa da çalışıp çalışmayacağını bekleyip görecektik. Saat üçe kadar nisan ayına göre aşırı olan sıcaklıklarda belki sazanlar yem arayışındadır diye oltanın başında bekledik ama pek bir hareket olmadı. O sırada arkadan gelen bir amatör balıkçı selam verince ona doğru yöneldik. Tam neye attığımızı ve balığın olup olmadığını sorarken arkamızdan kalama sesi gelmeye başladı. Koşarak oltamızın başına döndük, o sırada gelen balıkçıdan kepçeleme konusuda yardım istedik. Muhteşem kafa atışlarıyla spin kamışımızı titreten bu balık muhteşem heyecanlı bir mücadelenin ardından kendisini gösterdi. Bu 2 kg civarı bir aynalı sazandı. İç Anadolu’nun nehir ve göllerinde arayıp bulamadığımız o balıkla burada bir araya gelmeyi başarmıştık. Balığı kepçeledikten sonra kıyıya alıp kendisiyle güzel fotoğraflar çekilerek bu anı ölümsüzleştirdik. Balığı salmaya yeltenince bize yardım eden balıkçı yakalanan balıkların salmanın yasak olduğunu söyledi. Almanya’da maalesef ki böyle saçma sapan bir kural var. Yakala bırak avcılık hayvana eziyet olduğu gerekçesiyle işkence kabul ediliyor. Bu saçmalığa ise balığın hızlı ölmesi için kafasına vurup solungaçlarını keserek “resmi” bir çözüm getiriyorlar. Düşündüklerimizi anlamaya çalışmış olsa gerek balığı bizim için öldürmeyi teklif etti. O adam orada olmasa balığı salardık ama burada kimin polis, kimin ispikçi, kimin muhbir olduğunu bilmediğimiz için balığımızı kanunen belirlenen şekilde öldürmesine izin verdik. Normalde yakaladığımız türlerin ilk balıklarını her ne olursa olsun salarız ama bu sefer öyle olmamıştı ve bu balığı öldürtmek zorunda kalmıştık. Bu balığa yapılan çok büyük bir haksızlıktı. Sportif balıkçı ve balık, uzay zamanın küçücük bir noktasında bir araya geldikten sonra birbirlerine zarar vermeden yaşamaya devam etmelilerdi. Bu güzeller güzeli aynalı sazanı yiyemezdik, balıkçılık felsefemize aykırıydı. Balığı gidip az ilerde bebekleriyle piknik yapan bir çifte teklif ettik. Bu tekliften memnun olmuş olacaklar, balığı kimlerle yiyeceklerini sesli düşünerek balığı kabul ettiler. Hemen sonra daha önce merada karşılaştığımız, beraber çapak balığı yakaladığımız balıkçı geldi ama yanımızdaki diğer balıkçıların çok gürültücü olduğunu söyleyerek başka bir meraya gitti. Ava güneş batana kadar devam ettik. Yanımızdaki balıkçılar gidince saat yedi civarı kiloluk bir karaburun (Nase) balığı olduğunu düşündüğümüz bir balık yakaladık ve görebileceğimiz mesafeye kadar çeksek de kepçeleme mesafesine getiremeyince balık iğneden kurtulmayı başardı ve ne yazık ki balığı kaçırdık. Güneş batarken kuş gözlemi yapan bir amca elinde dürbünüyle yanımıza geldi, oltalarımızı toplarken ve eve dönüş yolunda Avrupa’ya olan Ukraynalı göçü üzerine sohbet ettik. Daha sonra öğrendik ki yanımızdan ayrılan başka meraya giden arkadaş orada güzel boy bir yayın balığı kaçırmış. Biz de kiloluk balık kaçırmıştık, onu düşünüyorduk. Sağlık olsun, gelecek sefere. İnsanoğlu böyledir işte, aklı hep yapamadıklarındadır. Kızlar evlenir giderler, akılları görücüye gelenlerdedir. Balıkçı balık tutar, aklı kaçırdıklarındadır. İnsan ölür gider gider aklı yaşayamadıklarındadır. Bu avda bize yardımcı olan bütün oltacı arkadaşlarımıza, oltamıza ziyarete gelen bütün balıklara ve kendisini feda eden o kahraman güzeller güzeli pullu sazana sonsuz teşekkürler. Bu ülkenin balıklarına gerçekten çok yazık, hiçbirisi bir balıkçıyla tanışma fırsatından sağ kurtulamayacaklar. Bu ülkenin balıkçılarına da çok yazık, hiçbirisi bir balığı ait olduğu sulara geri bırakmanın hazzını yaşayamayacak. Umarız ki bir gün bir yakalanmış bir canı özgürlüğüne salıvermenin ne kadar anlamlı olduğunu anlarlar. Oltanız suda balığınız bol olsun.
Daiwa Lexa Travel-Spin 240cm 15-40g
Daiwa Fuego LT 3000DC
Daiwa J-Braid Chartreuse X8 0,16mm
Daiwa Tournament Flourocarbon Schock Leader 0,35mm
Fox Carp Rig
Scopex Squid Pop-Ups 12mm
Ağırlık 2 oz