27.03.2025 – Baden-Württemberg  / Bu av raporu nihayet tanıştığımız Salmo Trutta Fario’nun hikâyesidir. Amerika’da River Trout, Almanya’da Bachforelle olarak anılan bizim sularımızda ise bir akrabası olan kırmızı benekli alabalık (Salmo Trutto Macrostigma) olarak bilinen bu tür başlı başına kendi balıkçılık kültürü olan, sadece iç suların temizliğinin bir göstergesi değil aynı zamanda Avrupa’nın yerel türlerinden biri olarak doğal yaşamın da dengesinin korunduğunun bir indikatörüdür. Bazı balıklar vardır, kendilerine öyle âşık ederler ki insanı, ömrünün sonuna kadar sadece bu balıkların avcılığını yaparak avlanacak balıkçılar ortaya çıkar. Bu yüzden alabalıkçılar, sazancılar, levrekçiler, orkinosçular diye uzmanlar görürüz, çünkü türün sadece kendisinin varlığı etrafında bir balıkçılık kültürü oluşturmaya yeter. Doğal dere Alabalığı da hem sportif balıkçılık hem de besin açısından tatlı su avcılığının en saygı duyulan ve en çok rağbet gören balığıdır. Hatta bu o derecedir ki sadece bu iş için üretilmiş bir sektör vardır. UL kamışlar, çeşit çeşit döner kaşıklar, spoonlar, silikonlar, wobblerlar, düşük devirli 1000lik makineler… liste uzayıp gider. Aslında Amerikan Gökkuşağı Alabalığı Oncorhynchus mykiss 1880lerde Avrupa’ya getirilmeden ve Endüstriyel amaçla balık çiftliklerinde üretilmeye başlamadan önce bu sulara tek hâkim olan alabalık türü Salmo Trutto idi. Salmo Trutto Avrupa kıtasında bölgesel çeşitli alt türlere sahiptir. Almanya, Fransa ve Ingiltere’de  Salmo Trutto Fario alt türüne, bizim ülkemizde ise Salmo Trutto Macrostigma (kırmızı benekli alabalık) ve Abant Bölgesi’ne ait endemik bir tür olan Salmo Trutta Abanticus gibi daha çeşitli ve farklı fenotiplere sahip alt türlere rastlamak mümkündür. Bu kadim canlıyla tanışmak için geçen hafta cumartesi bir göl merasına gitmiş ama tek bir vuruş bile alamadan günü bitirmiştik. Aslında bize benzer şekilde avlanan Ruslar ise ikisi bachforelle olmak üzere 10’dan fazla alabalık yakalamıştı. Bir de vedalaşırken bize akıl vermeye çalıştıklarında içten içe sinir olsak da iyiden iyiye bu balığı yakalayabileceğimize umudumuz kırılmıştı. Derken bu hafta Çarşamba günü bir arkadaşımızdan Neckar Nehrin’e akan derelerin birinin üst kesimlerinde iri boy bir bachforelle aldığının haberini aldık. Planlarımızı yaptık, su kartını Perşembe günü için edindik, takımları hazırladık ve heyecanla sabahı beklemeye başladık. O sırada Youtube’dan biraz konuyla ilgili video izleyelim dedik bakalım almanlar nasıl avlanıyorlarmış nasıl taktikler kullanıyorlarmış. Genel olarak tavsiyeler akıntı yönünün tersine olta atmak ve akıntıyla beraber çekmek, su içerisindeyken akıntı yönüne yürümemek ve 2 metreden kısa kamış seçimi gibi genel geçer tavsiyelerdi. Bu tür tavsiyelere çok da takılmamak lazım, fikir olsun diye bakmıştık zaten. Almanya’ya geldiğimiz günden beri tek kamış tek makine mantığıyla avlanıyorduk ve gayet de memnunduk. Evet, kısa kamış atış yaparken sorun olabilirdi ama çekerken daha uzaktan veya suyun içerisinden çekmeye olanak sağlıyordu. Akıntı yönüyle alakalı tavsiyeleri de test edip gerçekliğini kendimiz görecektik. Nihayet sabah oldu ve 5.30-6 gibi kalkıp yola koyulduk. Meraya varmamız neredeyse saat 8.30’u bulmuştu. Takımları hazırlayıp akıntı yönünün tersine doğru yürüyüşe başladık. Nehrin içine girmiyor, akıntı yönünün tersine doğru ilerliyor, çalılardan ve ağaçlardan fırsat bulduğumuz yerlerde atışlar yapıyorduk. Saat 11’e kadar bir firetiger kaşığı ağaca taktırdık, hiç vuruş alamdık, avlanma iznimiz olan sınıra ulaştık ve geri dönüş yoluna geçtik. Geri dönüş yolunda da her bulduğumuz açıklıktan yemimizi suyla buluşturuyorduk. Derken bir takip aldık. Bir tarafı siyah-sarı diğer tarafı ise gümüş renkte olan spoona hamle yapan gri uzun bir balıktı bu. Aradığımız tür bu olabilir miydi? Sessizce ve konsantre biçimde atışlarımızı aynı noktaya ve etrafına yapmaya devam ettik ama tepki alamadık. Derken 1 numara kırmızı benekli altın renkli bir mepps kaşığa geçiş yaptık. İlk atışta bir hareket olmadı, ikinci atışta ise elimizin ayarını tutturamayıp spinnerı karşı kıyıdaki çalıya taktık. Onu oradan düşürmek için sertçe çekerken yem çalıdan kurtuldu ve suya düştü. Yem suya düşer düşmez bir karaltı onu mideye indirdi ve balık oltadaydı. Yakalandığını anlayan balık fişekleyip yüzmek yerine kafasını sertçe sallamaya başlamıştı. Kalamayı kapatıp onu kıyıya yaklaştırdık. Yüksek bir yerdeydik ve kepçeyle falan uğraşamazdık. Markos Vidalis’in shore jig merlarında yaptığı gibi kamıştan kaldırıp balığı kıyıya aldık. Bu gelen güzeller güzeli 40 cm’lik bir salmo trutta farioydu. Kırmızı ve kahverengi benekleriyle türünün en harika örneklerinden bir tanesiydi. En sonunda tanışabilmiştik. Avlandığımız yerde 30-45 cm arası bachforellelr alıkonuluyordu ve bu muhteşem balığı fotoğrafladıktan sonra buzlarımızın arasına yerleştirdik. İlk balığı aldığımız yerde ısrarlı denemeler yapsak da ilk balıktan sonra aynı yerde sonuç alamadık ve derenin alt kesimlerine yürüyüşümüzü sürdürdük. Dere kıyısına en başta indiğimiz yerle ilk balığı aldığımız yer 300-400 metre kadar mesafedeydi ve bu mesafeyi biz olta atarak 45 dakikada anca yürüyebildik. Artık bu noktada dere şehrin içerisine doğru kıvrılıyordu. Şehrin içinde oltayla urban fishing yapmadan bu noktada biraz daha denemeler yapmaya karar verdik ve atışlara başladık. Yine sarı siyah gri metal renki spoonla başladık atışlara ve takibi almamız çok sürmedi. Ardından Lachsforelle’de (iri gökkuşağı alabalıklarında) iyi verim aldığımız silikon larvaya şans vermek istedik ve 2 gramlık bir jigheadle kombinlediğimiz silikonu tam karşıya atıp aksiyona başladık. Çok geçmeden ikinci balık jigheadi yutmuştu. Daha kısa süren bir mücadelenin ardından balığı kıyıya aldık. Bu 29 cm’lik bir bachforelleydi ve kendisini fotoğraflayıp ait olduğu temiz sulara geri yolladık. Avın devamında şehrin içine girdik ve daha alt kısımlara ilerledik ama ne bir vuruş alabildik ne de takip oldu. Bir de üstüne üstlük sarı siyah spoonu ağaca takınca eve dönmeye karar verdik. Ama dönmeden önce denemek istediğimiz bir nokta daha vardı, tren köprüsünün altında küçük bir şelale oluşmuştu ve bu iyi bir oksijen kaynağı demekti. Gitmeden burada durup birkaç atış gerçekleştirdik. Küçük bir balık spoona vursa da yem tam oturmayınca kısa bir mücadelenin ardından balığı kaybettik. Ama tuttuklarımız, yaşadıklarımız ve saldıklarımız bize bu günlük yeterdi. Saat 15.30 gibi avı sonlandırdık eve doğru yola koyulduk. En sonunda çok istediğimiz Salmo Trutta Fario’yla tanışmıştık. Kavuşturana şükürler olsun. Bu gün oltamıza gelen, takip eden ve gelemeyen bütün balıklara sonsuz teşekkürler. Oltanız suda balığınız bol olsun.

Daiwa Lexa Travel-Spin 240cm 15-40g

Daiwa Fuego LT 3000DC

Daiwa J-Braid Chartreuse X8 0,16mm

Daiwa Tournament Flourocarbon Schock Leader 0,35mm

1 numara Spinner

2gr JigHead + Silikon Larva













Bu blogdaki popüler yayınlar