02.10.2025 - Baden-Württemberg / Son avlarımızın ardından bozan hava ve aralıksız yağmurlu geçen günlerin sonunda nihayet güneşli geçecek iki günlük bir pencere yakalayıp işlerimizi erkenden halledip bugün öğleden sonra 3 gibi yola koyulduk. Uzun süredir uğramadığımız bir meraya tekrardan gidecektik. Daha önce iri tatlı su kefalleri gördüğümüz ve alabalık da tuttuğumuz bir meraydı burası. Meraya vardığımızda ilk başta nereden olta atsak diye kararsızlık yaşasak da önce balık aldığımız noktadan atışlara başlamaya karar verdik. Yağmurlu geçen günlerden sonra su iyice bulanıktı ve hızlı akıyordu. Bir önceki hafta sonunu havanın kötü olmasından dolayı Tuna Nehri’ni keşfetmeye ayırmıştık ve hatıra olarak bir olta malzemesi dükkanından bir küçük rapala, 14.5 gram Savage Gear Vib ve ucuza jig/kaşık yem almıştık. Hayalimizdeki balıkları kovalarken bugün bu yemlere öncelik verecektik. Bu yemlerle geçen hafta taşlık çakıl bir merada barbus barbus hedefli spin avı yapmıştık ve çekerken taşlara sürtündüklerinden dolayı sinking yemlerin boyaları yer yer dökülmüştü. Bakalım bu halde de balıkların dikkatini çekmeyi başarabilecekler miydi. Klips kutsundan en küçük boy rapala klipsine çift halka uni knot atarak minik bir bir silikonla başladık atışlara. Beşinci altıncı atıştan sonra içimizden bir ses atış mesafesinin önemli olduğunu söyledi. Ağır yemler atarak devam etmeliydik. Aklımıza hemen irice olan vibrasyon yem geldi. Bu yemin 4.5 gramıyla perch ve istavrit, 8.5 gramıyla da perch ve mırmır yakalamıştık. Şimdi sıra büyük boy vibrasyondaydı. Aklımızın bir köşesinde yine barbuslar vardı. Yemi minnacık klipsten zar zor geçirip, ilk atışımızı yaptık. Yem çekerken özellikle de akıntıya karşı öyle bir aksiyon alıyordu ki sadece kamışımızın ucu değil makinanın kendisi bile zangır zangır titriyordu. Bu Daiwa Fuego’muz için pek de sağlık olmayabilirdi ama bu bulanık suda görüntüyle değil titreşimle balıkları cezbetmek kesinlikle iyi bir fikirdi. İkinci atışta yemi neredeyse karşı kıyıya kadar yolladık ve dibe pek de batmasına izin vermeden çekerken kuvvetlice bir vuruş aldık. Sağlam bir vuruştu ama uzun aralıklarla nefes alıp verir gibi kalama almıyordu. Kafa darbeleriyle kalama alıyordu. Bu sevindirici bir haberdi, çünkü o çekemeyeceğimiz büyüklükteki yayınlardan birisi değil, dengimiz bir balık yakalamıştık. Mücadele 2-3 dakika kadar sürdü ve her ne kadar kepçelerken elimiz ayağımıza dolaşsa balığı kıyıya almayı başardık. Bu güzeller güzeli hafiften göbekli ve turuncu yüzgeçli bir tatlı su kefaliydi. Devasa pulları meraklı gözleri ve kuvvetli yüzgeçleriyle türünün en mükemmel örneklerinden biriydi. Kışa hazırlanırken karnını iyice doyurmuş, vib yemimizin de tadına bakmıştı.  Kendisini fotoğraflayıp ait olduğu yere gönderdik. Vib yemler açıkçası modern sportif balıkçılıkta silikon ve rapala sahte yemler kadar önemli bir yer edinmeye başlamıştır. Hem küresel markaların ürün yelpazelerinde bu tarz yemlere yer vermeleri hem de kullanımı kolay olması nedeniyle her geçen gün daha da popülerleştiğini görmekteyiz. Avın devamında aynı yerden atışlar yapsak da başka vuruş alamadık ve yerimizi değiştirmeye karar verdik. Yeni geldiğimiz yerde bir tanecik vib yemi taktırınca silikon bir yemle devam ettik ama burada da vuruş alamadık. Belki yeni bir yer buluruz umuduyla daha aşağı kısımlara doğru ilerledik ama olta atacak uygun bir yer bulamayınca avı sonlandırdık ve güneş batarken eve doğru yola koyulduk. Almanya’da (en azından bizim bölgemizde) sportif balıkçılık gerçekten hem bürokratik açıdan hem de sistematik şekilde sürdürülebilirlik açısından tutarsız. Öncelikle 300 km’lik nehri 10-15 parçaya bölüp her kısmının ruhsatını ayrı satıyorlar. Bu da yetmezmiş gibi nehrin bazı yerlerini doğal yaşama alanı ve koruma alanı ayağına amatör sportif balıkçılığa kapatıyorlar. Üstüne liman ve gemicilik başkanlığı gemi trafiği olduğundan dolayı kıyıları kafasına göre kapatıp kimin girip giremeyeceğine dair racon kesiyor. Nehir üzerinde bir sürü baraj vb yapı ver ve hepsinin kednine özgü kuralları var. Haftanın 5 günü yağmurlu olduğundan ağaçlar da suya ulaşımı kapatınca koca nehir parçasında (yani strecke - bir ruhsatta - kartta 4 kadar Strecke var) olta atılabilecek toplasan 15-20 nokta kalıyor. Bu meraların yarısı ayakaltı veya yol kenarı noktalar. Bir de bazı balıkçılar bazı meraları kendilerinin belleyince, işin içinden çıkmak iyice zorlaşıyor çünkü bürokrasi, insan ve kurallar tarafından rahatsız edilmeden balık tutulabileceğin tek bir yer yok. Sürekli acaba yasak bir şey mi yapıyorum yanlış mı acaba burada durmam falan gibi düşünceleri bilinçaltına sokmaya çalışıp baskı altına almaya çalışan bir sistem adeta. Vatanımızdaki gibi google mapstan mera bulup arabayla gidip kimseye sormadan özgürce akşama kadar olta salladığımız günleri o kadar özledik ki. Mera kavramı da zaten yok bu memlekette. Ekosistem zamanında alt üst edilip sonra yapay olarak rejenere edildiğinden bu sulara ait olmayan türler kol geziyor. Bir merada tuttuğun bir balığı ikinci gün orada bulmak imkânsız neredeyse. Bu kadar kural var bari balık bol ve çeşitli olsun, sudaki besin piramidi sağlıklı işlesin. Hayır o da yok. Gewässerkarte diye bir kağıt var, türkçesi su kartı, buraya her avda ne tuttuğunu ne kadar tuttuğunu yazmak zorundasın. Art arda balıksız geçen avların listesi. O kadar avdan boş dönüyorken insan kendi yöntemlerini sorgulamaya başlıyor. Her şeye rağmen tek bir soru kalıyor geride, her şeye rağmen, bunlar sayesinde değil, kurallar sayesinde değil, kurallara rağmen, bize yapılanlar sayesinde değil, bize yapılanlara rağmen, ya tutarsak. Ya bulursak nasibimizi. İşte bu soruyla çıktığımız avdan güzeller güzeli bir tatlı su kefali yakalayarak dönmek nasip oldu bugün. Oltamıza gelen ve gelmeyen bütün balıklara sonsuz teşekkürler. Oltanız suda balığınız bol olsun.

Daiwa Lexa Travel-Spin 240cm 15-40g

Daiwa Fuego LT 3000DC

Daiwa J-Braid Chartreuse X8 0,18mm

Daiwa Prorex Fluorocarbon Leader Super Soft 0,36mm

Savage Gear Vib Blade 14,5 g, Green Silver Ayu











Bu blogdaki popüler yayınlar